Neler var bu anket, söyleşi ve konferanslarda? Başta, şairin ve Garip’in şiir anlayışını bulmak mümkün elbette. Şiirde vezin ve kafiyeye, diğer sanatlarla şiirin iç içe girmesine ve edebî sanatlara karşı çıkışlarını ve bunların nedenlerini buluyoruz. Sonra şiirin bir “dava” ve “inanç” vasıtası olmasına da karşı Orhan Veli. Eski şiirimizin sadece “müreffeh zümre”ye hitap ettiğini ileri sürüyor, yeni şiirin halka hitap etmesi gerektiğini savunuyor. Bu fikirlerde biraz da dönemin inkılaplarının ve Toplumcu Gerçekçi şiir modasının etkileri olabilir. Ancak “Halkın zevkine hitap etmek demek, onun yalnız ihtiyaçlarının propagandasını mı yapmak demektir?” diyerek Toplumcu Gerçekçi şiirle arasına bir mesafe koymaya çalıştığı da görülüyor.
Bu kitapta şairin kendi şiirine, devrinin şiirine, Ahmet Haşim, Yahya Kemal, Nâzım Hikmet gibi şairlere ve Divan şiirine nasıl baktığını görüyoruz. Yeni bir şiirin poetik eşiğinde, garipsenen, yadırganan bir şairin ürkek, mütereddit, bazen açıklanmaya muhtaç, yer yer de çelişkili konuşmaları bunlar…
Ama her şey bir yana, en doğrusu Orhan Veli’nin şu sözleri: “Şiirde yeni, eski diye bir ayırma yapmıyorum. Bence şiir var, bir de şiir olmayan var.”
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.