“Buradan kurtulamayacağımı, öleceğimi mutlak bir hakikat olarak hissettiğim bu ana inat olsun diyeydi belki, diri ve cezbedici zaman dilimleri halinde, sanki içinde bulunduğum bu karanlığın içinden birdenbire doğan ve aynı hızla, bir hayli kirli ve kalın gözbağlarımı delerek orada aydınlığa kavuşan, artık bitti diye düşündüğüm önceki hayatıma ait anılarımın parlak yansımalarını gördüm. İşte o zaman, bedenimden yayılan o dayanılması zor acıları unuttum ve anılarımın içinde gizlendiği bu parlak yansımaların tadına varabilmek için, kendimi huzur veren bir sevincin kollarına bıraktım.”
Hakikate dair merakımızın ancak büyüklüğü oranında öğrenebileceğimiz, şimdiye kadar karanlıklarda kalmış ve keşfedilmeyi bekleyen bir siyasi tarihin içinden geçen o ‘karanlık zamanların insanlarına’ dair gerçek hikayeler…
Diyarbakır Cezaevi ve faili ‘’meçhul’’ cinayetler, bu karanlık zamanların ve aydınlanmayı bekleyen bir tarihin tam ortasında duruyor.
Orhan Miroğlu, demokrasi ve toplumsal barışa olan inancından ödün vermeksizin, adaletin ve yüzleşmenin tek çıkış yolu olduğunu bize hatırlatmak için dile getiriyor o karanlık zamanları…
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.